Arabalarımız, sıcak ve misafirperver evlerimiz, istediğimiz her bilgiye istediğimiz anda bize ulaştıracak cep telefonlarımız, tablet ve bilgisayarlarımız var. Tüm bu konfor alanları kendimizi daha güvende hissetmemizi sağlıyor. Peki bu durum sadece bir yanılsamadan mı ibaret?
Milyonlarca yıl doğada yaşayan insanoğlu, tehlikelere karşı verdiği savaşta başarılı olduğu ya da yenik düştüğü zamanlar oldu. Yabani bir hayvana, bir doğa felaketine karşı koyamadığı dönemlerden geçti. İçinde bulunduğumuz çağ bu durumları minimal düzeye indirse de farklı bir yaşam mücadelesi ile yüzleştirdi bizi. Hayatta kalma biçimi şekil değiştirse de bunun için verdiğimiz çaba aynı kaldı. Gezgin ruhumuzu kaybetmekle sonuçlandı.
Peki gezgin bir ruha sahip olanla, diğer insanlar arasındaki fark nedir?
Gezginler tatil planlarını dinlenmek üzerine yapmazlar. Onlar için yolda olmak ve her daim keşif halinde olmak o ruhun birincil ve en önemli parçasıdır.
Keşif yaptıkları yerlerde çektikleri fotoğraflarda güzel görünmek onlar için önemli değildir. Sadece o anı ölümsüzleştirmek ve arşivlerine katmak isterler.
Eğer bir turist iseniz bulunduğunuz yerin ihtiyaçlarınıza cevap vermesini beklersiniz. Eğer bir gezginseniz bulunduğunuz yere uyum sağlarsınız.
Gezginler konfor alanlarından çıkar. Bilinmeyen ve keşfedilmesi gereken her şey onlar için yaşamlarındaki en çekici şeydir.
Doğayı bir tüketim kaynağı olarak değil, üretkenliğe dönüşecek bir alan olarak görür ve ona göre davranırlar.
Farklı kültürlerle, bitki ve hayvan türleri ile tanışmanın heyecanını yaşamak ister.
Gezgin, her şeyi planlayarak yaptığımız bu hayatta, kendi not defterini yolda biriktirdikleri ile doldurur. Sürprizlerle dolu yolculuğunda, bir çocuk gibi merak ve hayret duygusunu muhafaza ederek…